Cumhuriyet Tarihinin En Kanlı Terör Eylemi

Home / Cumhuriyet Tarihinin En Kanlı Terör Eylemi

Biz haberciler sabah güne başladığımız an o gün için bir program yapmayız, hayatın bizi nereye götüreceğine bakarız. 10 Ekim 2015 tarihi de beni nereye götürecek diye başladığım bir gündü. 10 Ekim 2015 Saat 09: 00 Cumartesi günü ofiste, haber toplantısında, tek bir haberle biteceğini sandığımız güne başladık. Nerden bilebilirdik ki Cumhuriyet Tarihi’nin en büyük bombalı eyleminin olacağını. Biz haber kameramanlarının çok anlaşılır bir tanımı vardır: “İnsanların koşarak uzaklaştıkları yerlere, koşarak olay yerine gidenlerin meslek dalı” olarak kendimizi anlatırız. İşte tam bu noktada 100 masum insanın hayatını kaybettiği Ankara Tren Garı’ndaki patlamaya gelmek istiyorum… 22 yıllık meslek hayatımda böyle bir şey görmedim. Sizlere dakika dakika yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Patlamadan 15 dakika sonra orada oldum ve bu dakikalar akşam saatlerine kadar sürdü…
 
Tren garına gelmeden 100 m. öncesinde insanların bizlere doğru geldiğini, olay yerinden uzaklaştıklarını gördük. O anda arabadan indik, yanımda kamera asistanım Oktay Erkek vardı. Oktay, meslek hayatının başında böyle bir olaya şahit olduğu için şanslı mı şanssız mı onu zaman gösterecek. Kamerayı ve 3G cihazını açıp biran önce yayına girmek telaşıyla olay yerine gitmeye çalışıyorduk ki; ATV, A haber logosuna, olay yerinden kaçmaya çalışan insanların tepkisi ile karşılaştık.  Su ve plastik bayrak sopaları ile baya hırpalandık ama hiç fark etmiyordum tepkiyi. İlk etapta ATV – A haber logolarını çıkartarak olay yerine doğru koşmaya başladık. Olayın tam ne olduğunu da anlamaya çalışıyorken bir taraftan da 3G cihazı ile yayın yapmak için çaba sarf ediyorduk. Ambulanslar, insanların bağırmaları, kaçışmalar objektifime giriyordu. Daha patlamanın olduğu yere 50 m. uzaktayım; kaçıyor insanlar; telaşla, ağlamaklı, korkuyla. Kameram açık, görüyorum.  Yerde yatan birine kalp masajı yapıyorlar. Asıl manzarayı gördüm ki sol gözümle yere bakarken, sağ gözüm kameramanın vizöründeydi.  Haberi izleyenler o manzarayı görmediler. En çok dikkat ettiğim durum da görüntüyü vermemekti. Hiç yere çevirmedim kameramın objektifini. O an içimden “Ankara Tren Garı “ölüm tarlası” olmuş bu nasıl bir şeydir Allah’ım” dedim. Yerlerde parçalar, her yer kan, her yer masum insanların cansız ve parçalanmış bedenleri ile dolu… Yere basamıyorum, ağır bir yanık kokusu…
 
İki noktada patlama oldu. Cenazeleri taşıyan insanlar, ambulans, siren sesleri, bağrışmalar, yerde can çekişenler, yardım bekleyenler… Anlatmak çok zor o anları ama tarihe de not düşmek için bunları yazmam gerekti.
 
Habercilik refleksi her zaman vardır bizlerde ama bu tarz olaylarda hiç o refleksi gösteremedim. Sadece kameramı omzumda tuttum; sanki bir dayanaktı benim bedenim kameram için. Yerleri göstermeden görüntü çekmeye çalışıyordum. Havuzun kenarında gözleri yavaşça kayan adamı hayatım boyunca unutamam… Polise tepkiden dolayı patlamanın olduğu yerin güvenlik çemberine alınması bile 1 saat sürdü. Olay yeri inceleme ekipleri saatlerce çalıştı.
 
Akşam saatleri kendimi o kadar yorgun ve kötü hissettim ki gözümün önünden hiçbir şey gitmiyordu… Anlatılacaklar anlatılmadan sadece sizlerin hayal gücüne bırakıyorum; bazı görüntüleri ve yaşananları.