Karadeniz Ereğli de Kamboçya Bandıralı kuru yük gemisi battı.
Karadeniz Ereğli -30 Ocak 2012
“Kamboçya bandıralı gemi battı” haberi merkezimize ulaştığında akşam olmuş bizler için eve dönüş vakti gelmişti. Aniden çalan telefon zamanın eve dönüş değil, Karadeniz Ereğli için yola çıkışı işaret ettiğini söylüyordu. Salih Topuz ATV Ankara Kamera Servisi Şefi, saat 19:30 da yaptığımız telefon görüşmesinde bana haberi ulaştıran isimdi. Bir saat sonra muhabir arkadaşım Nurgül Karameşe ile Ereğli yolundaydık. Ankara’da başlayan kar yağışı, akabinde gelen trafik çilesi orada yaşayacaklarımızın habercisi gibiydi. Sertleşen hava koşullarında yaptığımız bu seyahat oldukça zordu. Aracımızda kar lastiği olmasına rağmen kayan zemin şoför arkadaşımızı hayli zorladı. Biz seyahat boyunca haber ile ilgili bilgileri toparladık. Ankara-Ereğli arası tam 9 saat sürdü ki normal şartlarda bu yol en fazla 4 saatte rahatça alınabilir. Fakat gece yol kapandı, yol yok, iz yok, kimse yok Karadeniz dağlarında biz varız sadece. Sonunda sağ salim Ereğli’ye varabildik.
Kamboçya bandıralı gemi 2 mil açıkta batmış, içindeki mürettebattan üçü kendi imkanları ile kurtulmuş, kalan 8 kişi ise gemi battığı anda uyuyormuş. Biz olay yerine vardığımızda 8 mürettebat için kurtarma çalışmalarının başladığını gördük.
Sabah 9 yayınını Ereğli sahilinde yaptık, sonra hastaneye giderek yaralılar hakkında bilgi aldık. Ardından arama kurtarma çalışmaları ile ilgili elimizdeki verileri tazeledik. Her saat başı bir kere olmak üzere sabah 10’dan akşam 10’ a kadar hastane önünden yayınlar gerçekleştirdik. Yayın trafiği sonrası ulaştığımız otelde artık ayakta dahi duracak halimizin kalmadığını fark ettik. Hem soğuk hem yaptığımız 9 saatlik yolculuk sonrasında 12 defa yayın bağlantısı bizi hayli yormuş. Biz habercilerin anlatılmaz yaşanır bir huyu vardır; işimizi yaparken değil iş bittiğinde duymaya başlarız kendimizi. Ve duyduğumuz ses, hayli yıpranmış olduğumuzu söyler hep.
Ertesi gün yine saat başı yinelenen 12 yayın yaptık ve 22:30 da otelde istirahate çekildik. Mevlana’nın dediği gibi yaşadığınız iki gün birbiri ile aynı ise birinden biri israftır. Bu düşünce ile yola çıkarak artık farklı bir yayın yapılması gerektiğini düşünmeye başladım. Bu düşüncemin oluşması için insanları tanıma, çevreyi çözümleme, buradaki hava daha net koklayabilme gibi şartlara ihtiyacım vardı. Ve bugün buradaki insanlar ile kurduğum bağlar ile bu şartların oluştuğunu fark ettim. Bizim meslekte bir farklılık ortaya koymak elzemdir. Çünkü herkes aynı yere gider, herkes aynı manzarayı izler ama biri öne çıkar ve öne çıkan hep farklı bakış açısını olaya katmış olandır.
Geldiğim günden beri aslında en çok Karadeniz’in 2 mil açığında devam edem arama kurtarma çalışmalarını yerinde görmeyi hayal ediyordum. Ama bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. O gün öğle yemeğimizi yediğimiz Ereğlili garsonun söyledikleri aklıma takıldı. “Abi fırtına olmazsa giderim oraya ne olacak ki?” demişti. Tabi o bunları söylerken benim içimde yeni bir çığır açtığının farkında değildi.
İçimden ben de tekrar ettim bu cümleyi: ”Tekne kiralayıp olay yerine gitsek ve orada yapsam sonraki yayını ne olacak ki?”. Bu soru bize cesaret verdi. Muhabir arkadaşım Nurgül Karameşe saat 17:00’de yapacaktı bir sonraki yayını ve tam bir saatimiz vardı. İlk işim limanda balıkçı barınaklarının olduğu yeri bulup bir tekne ile arama kurtarma yapılan yere gidecek o cesaretli kaptanı bulmak oldu.
Nurgül’e bu fikrimi söylediğimde biraz tedirgin oldu. Telaş ile kurduğu ilk cümle : “Abi ya yetişmezse” oldu. Ben ise kararlıydım yayını denizden, olayın cereyan ettiği noktadan yapmaya kararlıydım.”17:00 olmazsa 18:00’de yaparız. Ama yaparız” dedim.
Peki ben cesaretli kaptanı nasıl buldum. Onu da paylaşmak isterim çünkü dahil olduğum Karadeniz fıkralarında biri gibiydi bu yaşadığım. Limanda küçük bir balıkçı kahvehanesine girdim, içeride 7 masa vardı ve yedisinde de okey oynanıyordu. Bir garson ile göz göze geldim .Sonra masalara bakıp, cesaretli bir yüz aradım. Derken garson yanıma geldi. Garsona Karadeniz açığında batan gemiden bahsettim. O gemiye bizi götürecek bir kaptan aradığımı söyledim. Garsonun cevabı “ Abi ne işin var orada?” oldu. Ben haberci olduğumuzu, orada saat 17:00 de yayın yapmak istediğimizi söyledim, kısa bir” hımmm” sesinden sonra kahvehanenin içinde okey oynayanları inceleme altına aldı. “Abi hangi gazete?” sorusu her yerde olduğu gibi burada da yankılandı. Garsonun ATV ‘yi duyunca “Halil Abiiiiiii” diye sağ taraftaki masaya seslenişi hala kulağımda. Halil Abi ile göz göze geldikten sonra ben de” işte bu adam” dedim .Halil Abim masada okeyde dörtlüyü tamamlayan biri rolünde, ama ,o bakışmadan sonra hemen kalkacak ve denize açılacakmış da beni bekliyormuş gibi hissettirdi bana.
Halil Abi’ye saat 17:00 ‘de, 2 mil açıkta yapılan arama kurtarma çalışmalarını canlı yayında göstermem gerektiğini belirttim, batan gemiyi Sonar Cihazı ile görmek istediğimi ve oradaki bütün çalışmalara an ve an yayınlamak istediğimi anlattım..
Halil Abi bana şöyle bir baktı ve” olur” dedi . Meğer arama yapılan yeri çok iyi biliyormuş Halil Abi, hatta batan geminin üzerinden bile geçebileceğini söyledi. Yayın için son yarım saati işaret ediyordu zaman. Bu arada Halil Abi’ ye benim için çok kritik bir soru sordum. Yayın için hayati önemi olan bu soru : “arama kurtarma çalışması yapılan yerde telefon çekiyor mu?” idi. Halil Abi “tabi çekiyor, ben balıktan dönerken evi tam orada arıyorum” diye yanıtladı sorumu. Bu cevap benim orada 3G cihazı ile yayın yapabileceğimi teyit ediyordu. Artık yayın için alt yapı anlamında her şey hazırdı.Nurgül arabanın içinde ısınmaya ve yayın için bilgileri toplamaya çalışırken , ona bütün bilgileri verdim ve ekledim “unutma yarım saat sonra yeni bilgileri sen vereceksin kamuoyuna “. İstanbul’daki merkezi yayın ile bilgilendirdikten sonra teknede batan gemiye doğru hareket başladı. Hava çok soğuktu, teknenin içi kar ile dolu olduğundan ayakta durmak imkansız denecek halde zordu.3G cihazını açtıktan sonra kameramı omzuma aldım ve kaptan köşküne girdim. Teknenin ön tarafında hazır halde Nurgül ile yayın saatini beklerken bir taraftan da 8 kişinin arama ve kurtarma çalışmalarını çıplak göz ile takip eder olduk.
Nurgül teknenin tam önünde, benim objektif 2 mil açıktaki arama ve kurtarma çalışmalarına doğru
çevrilmiş, ve tam sağımda teknenin kaptanı Halil Abi, direksiyonu kontrol ederken bana Sonar cihazını gösterdi ve ona göre pozisyon almam gerektiğini fark ettim.
Arama kurtarma çalışmalarının olduğu yere az kalmıştı, İstanbul merkez bizi birazdan yayına alacağını duyurdu. Sağda solda ne kadar görüntü var ise topladım, Nurgül e anonslar çekiyor gibi haberi ilk etapta kurtaracak görüntüleri topladım.
Yaklaşınca olay yerine biraz daha , sahil güvenlik bizi fark etti. Lakin Halil Abi’yi hızlanması için,İstanbul’u da bizi yayına hemen alması için uyardım. Birkaç dakika sonra tam batan geminin üzerindeyiz sağ tarafımızda arama kurtarma yapan gemi, personel denize giriyor, bir şeyler atıyor, ve biz artık yayındayız Nurgül anlatıyor batan gemiyi, ben bir taraftan denizin yüzeyini gösteriyorum Nurgül’e de deniz yüzeyinde yağ tabakası olduğunu söylüyorum, sonra birden yavaşça hareket ile arama kurtarma çalışması yapılan gemiye dönüyorum. Personel buz tutmuş gibi bakıyor dalgıç kıyafetinin içinden , diğer taraftan da Sonar Cihazını kontrol ediyorum gemiyi görebilir miyiz ? diye düşünerek.” Halil Abi haydi gemiyi görelim Sonar Cihazı ile “ diye seslenirken Nurgül de etraftaki olan çalışmaları anlatıyor ekranda .Derken Kamboçya bandıralı gemi ortadan ikiye ayrılmış şekilde cihazda görüldü. Objektifimi hemen çevirdim cihaza ve Nurgül ‘e de işaret ettim Halil Abi’ye mikrofon uzatması için. Çünkü ancak o ,cihazda gördüğümüz resmi tam manası ile açıklayabilecek aramızdaki tek kişiydi.
Sahil Güvenlik ekibinin bizi megafon ile uyarması sonucu artık yayını bitirmemiz ve dönüşü yapmamız gerekiyordu. Lakin habercilik anlamında saatlerce anlatılacak detay vardı. Yayına 5 dakika daha devam edelim diye istedik. Ayrıca deniz altında 8 kişi bir odada kilitli kalmasından dolayı hayatlarını kaybetmiş , her kelime her cümle yeni bir bilgi olarak kamuoyuna verilmesi ve gösterilmesi gerekiyor diye düşünüyorduk ki Sahil Güvenlik’in hem anonsu hem tazyikli suyu atması ile kendimize geldik.
“Artık yayını bitirip dönmek gerekiyor , tekneyi geriye doğru çevir dönelim Halil Abi” diye seslendim ki, bir tazyikli su daha geldi . Islandık, eksi derecedeki soğuk ve ıslanmak inanın hiç bir şey hissetmiyorduk artık adeta bir donma haliydi yaşadığımız. Yayını bitirdik, güzel bir haber ,özel bir yayın yaptık, tekne üzerinde dönüş fotoğrafını çektirirken çok mutluyduk, ama heyecan bittiği an üşüdüğümüzü fark ettik .
Biz zor şartlarda çalışan insanlarız bizi bu sektörde tutan içimizdeki heyecan ..
Ve aslında tüm bu yaşananlar size:”2 Şubat 2012’de,Karadeniz açıklarında Kamboçya bandıralı bir gemi battı.3 kişinin kendi imkanları ile kurtulduğu gemi 8 kişinin mezarı oldu” bilgisini ulaştırmak içindi.